6 Şubat 2021 Cumartesi

Leyla'yı tanıyalım...

Merhaba,

Genelde ilgi alanlarım şartlarıma bağlı olarak değişse de, genellikle hayatın içindeki herşeye karşı aşırı bir ilgim var. 

Yıllara göre bakacak olursak;

2007 yılında klinik eczacılık henüz daha bir anabilim dalı olarak ilk kez kurulmuşken, TEBin ilk yaptığı kurslardan birine katılmış, daha sonra ise diğer sürekli eğitim dizilerine devam etmiştim. 

2007 yılında kokusuna vurulduğum kekik ile Farmakognozi AD da yüksek lisansa başladım. Barut ağacının izolasyonu ile ilgili bir çalışma yaptım.  Bu sürede bilimsel araştırmalar nasıl yapılır, nasıl disipline edilir hakkında o an için zor gelen şu an için temel olan lisansüstü eğitimime çalıştım. 2009 yılında ise bitirdim

Aynı yıl yine Farmakognozi AD'da doktora eğitimime başladım.

2012 yılına kadar genelde ilgi alanım bitkiler ve dermokozmetik oldu. 2012 yılından sonra kadın olmamdan ve güzellik arayışlarımdan vazgeçmiş olmasam da annelik öykümün başlamasıyla hayata yeniden doğmuş gibi, hamilelik, emzirme dönemi, çocuğumun bebeklik dönemi ve çocuğumun algısının açılmasıyla çocuk gelişimi hakkında elime geçen her türlü kitabı okuyor. Bunları çocuğumla uyguluyordum. 

2016 yılında biryandan doktora eğitimim bir yandan eczanem bir yandan da annelik vazifem devam etti.

2017 yılında bana yeniden anneliği tattıran bir oğlum daha dünyaya geldi.

2017 yılında hayatımda önemli bir karar aldım ve düzenimi tamamen değiştirerek, okumak, yazmak ve öğrenmekle para kazanacağım :) akademisyenliğe ve öğrenciliğe geçiş yaptım. 

Bu süreçten sonra ise tam zamanlı anne ve tam zamanlı öğrenci olarak hayata devam ediyorum. Öğrenciliğe yeniden atandığım için gece gündüz çalışmak okumak annelik yapmak zorundayım. Burada işte biraz sigortalar yandı ve aşırı bir stresle göğüs göğse mücadelem başladı. Stres benim bir yandan motivasyonumu engellerken bir yandan da verimimi düşürüyordu ve artık sağlığımla ilgili çeşitli sinyaller de alıyordum. Buna bir dur deme vakti geldi ve çocuğumun anaokulunda eğitici tarafından bizlerle ilkkez tanıştırıldığım nefes teknikleri ile çalışmaya başladım.

şu günlerde kendime ayırdığım tüm vakitlerde nefes, meditasyon, yoga-egzersiz ile ilgileniyor, yazılar okuyorum. 

Sanırım yazma vaktim de geldi. Öyleyse bloğumda bundan sonraki süreçte nefes teknikleri ile ilgili yazılar bulabilirsiniz.

Ben yazılarımı yazana kadar, takip ettiğim nefes sayfama yardımcı olan https://www.youtube.com/channel/UCgIjuqtzE6qlLpQzCLfYQyQ tanıştırmak istiyorum.

Yoga yapmakiçin kesinlikle spor salonlarına gidecek vaktim yok. Bu yüzden de siz de benim gibi yeni tanışmış ve spor salonlarına gidecek vaktiniz yoksa. Buyrun Çetin'in youtube kanalına.


5 Şubat 2021 Cuma

Frekanslar ve insan üzerindeki etkileri

 



Müzik her zaman insanlarda özel iyileştirici güçlere sahip olarak algılanmıştır. İnsan uygarlığının tüm tarihi, müzik ile fiziksel ve zihinsel iyileşme arasındaki bağlantılarını gösterir.  Günümüzde genel olarak dinlediğimiz tüm müzikler 440 Hz frekansına ayarlanmıştır.  Ancak Müzisyenler enstrümanlarını 432 Hz'e ayarlandığında müziğin “daha ​​sıcak” hale geldiğini ve algılanan ses seviyesinin daha yüksek göründüğünü ifade etmektedirler.  Peki, neden 432 Hz, aslında sebep matematiksel bir ilişkidir: 256/2 = 128 Hz (C3); 128/2 = 64 Hz (C2); 64/2 = 32 Hz (C1); 32/2 = 16 Hz (C0); 16/2 = 8 Hz (C-1).  Aynı matematiksel ilişki 440 Hz'de yoktur. Bu harmonik yanlış hizalanma nedeniyle, 440 Hz müzik dinlemek insanları endişeli, gergin veya agresif yapmaktır. Çünkü bu, dünyanın doğal frekansı ile uyumlu değildir. Profesör Carlo Ventura'nın ekibinin belirttiği gibi, DNA'mız frekanslara duyarlı olduğu için bu aynı etkilerin insan sağlığı üzerinde etkilerinin olduğunu belirtmektedir.  İnsan DNA'sı müziğe ve göreli frekanslarına onlar aracılığıyla yeniden programlanabilecek kadar duyarlıdır. Aslında, kök hücrelerin çeşitli frekanslara tabi tutulmasıyla, doğal organik işlevlerini değiştirmek mümkün olmuştur. [1]

432 Hz de yer alan altın oran DNAmızla uyumlu olduğundan bizi sakin, dingin hale getirmektedir.

Müzik dinlemenin stresi azaltma ve bir bireyin genel refahını artırma konusunda da doğal bir yeteneğe sahiptir. Yapılan bir çalışmada 21 tıp öğrencisine müzik terapi yapılıp anksiyete durumları değerlendirilmiştir. Buna göre beyin dalgalarında önemli bir iyileşme gözlenmiştir.[2]

Başka bir çalışmaya göre 18 ile 33 yaşları arasındaki 50 üniversite öğrencisi, Klasik müzik dinletilerek ilkkez öğrenecekleri bir ders çalıştırıldı daha sonra ertesi gün ve 6 ay sonra bilgileri ölçüldü. Ertesi gün yapılan testte klasik müzik dinlemenin  kontrol grubuna göre performanslarının %20 daha yüksek olduğu, kadınların da erkeklere göre klasik müzikte faydalandığı belirtilmiştir [3].

1.            Calamassi, D. and G.P. Pomponi, Music tuned to 440 Hz versus 432 Hz and the health effects: a double-blind cross-over pilot study. Explore, 2019. 15(4): p. 283-290.

2.            Sharma, S., et al., Indian classical music with incremental variation in tempo and octave promotes better anxiety reduction and controlled mind wandering—A randomised controlled EEG study. EXPLORE, 2020.

3.            Gao, C., P. Fillmore, and M.K. Scullin, Classical music, educational learning, and slow wave sleep: A targeted memory reactivation experiment. Neurobiology of learning and memory, 2020. 171: p. 107206.